Prof. Dr. Murat Belivermiş, Gökçeada’da bulunan Türkiye’nin tek su altı deniz parkı Yıldızkoy’da yaptıkları ölçümlerde 1 litre suda yaklaşık 3-4 mikroplastik tespit ettiklerini söyledi.
Anadolu Ajansı’ndan (AA) Biriz Özbakır’ın haberine göre sürdürülebilir yaşamı desteklemek amacıyla 2022’de kurulan Etki Çemberleri Vakfı’nın Turkuaz Kıyı Çevre Fonu tarafından desteklenen “Gökçeada Kıyı Koruma Yerel Kapasite Geliştirme Projesi” kapsamında Türkiye’nin tek su altı milli parkı Yıldızkoy’da mayıs-ekim aylarını kapsayacak şekilde mikroplastik ölçümü yapıldı.
Avcılığın yasak olduğu ve koruma altında bulunan bölgedeki çalışmalar İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Genel Biyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Murat Belivermiş, Prof. Dr. Önder Kılıç, proje danışmanı Dr. Neslihan Özman ve lisans üstü öğrencileri Selcan Demiralp ve Berna Şahin tarafından gerçekleştirildi.
Araştırmanın detaylarını ve ilk sonuçlarını AA muhabiri Biriz Özbakır ile paylaşan Belivermiş, Yıldızkoy’un, sedimentinde yani kıyı kumunda çöken partiküller için genel bir rezervuar işlevi gördüğünü ve bu nedenle deniz suyuna göre çok daha fazla mikroplastik tespit ettiklerini belirtti.
Mayıs ve haziran aylarında aldıkları su ve sediment örnekleriyle ilgili verileri paylaşan Belivermiş, “Biz 100 mikronun üzerindeki mikroplastiklerle çalıştık, onları denetleyebildik. 1 litre suda yaklaşık 3-4 adet mikroplastik olduğunu gördük. Sedimentte de kilogramda yaklaşık 500 civarında mikroplastik bulduk.” dedi.
Turizm faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve plaj olarak kullanılan koyun merkezinin yanı sıra açık denize bakan kayalık bölgeden de örnekler topladıklarını anlatan Belivermiş, ilk sonuçlara göre Yıldızkoy’un yüzey suyundaki mikroplastik konsantrasyonunun dünyadaki çeşitli deniz koruma alanlarındaki değerlere göre kısmen daha yüksek olduğunu bildirdi.
Mikroplastiklerin Yıldızkoy’da yaşayan deniz canlılarının dokularında birikmiş olabileceğine işaret eden Belivermiş, şunları söyledi:
“Mikroplastikler çözünmez kirleticilerdir. Yani metaller gibi, organik kirleticiler gibi çözünmezler. Deniz canlılarının bağırsak dokularına ve hücrelerinin yüzeylerine takılabilirler. Nano boyutlarda olanlar hücrelerin içine bile girebilirler, dolayısıyla bunların biyolojik etkileri olabilir. Biz daha önce çeşitli biyolojik etkilerle ilgili organizmalar, midyeler ve deniz kestaneleri üzerinde laboratuvarda da çalışmalar yaptık. Orada plastiklerin olumsuz etkileri olduğunu göstermiştik.”
“Yaz sonunda mikroplastik konsantrasyonunda artış olduğunu görüyoruz”
Belivermiş, başlıca mikroplastik kaynaklarının yetersiz evsel atık yönetimi, ana karadan deniz yoluyla taşınan atıklar, denizcilik ve balıkçılık faaliyetlerinin yol açtığı kirlilik ve yeterince arıtılmayan kanalizasyon atıkları olduğunu belirterek, turizm faaliyetlerine bağlı olarak da mikroplastik konsantrasyonunun artabileceğini kaydetti.
Yıldızkoy’dan yaz sonu ve yaz başında aldıkları örnekleri kıyasladıklarını aktaran Belivermiş, “Yaz başındaki örneklemelere göre yaz sonunda mikroplastik konsantrasyonunda bir artış olduğunu görüyoruz. Burada turizmin kesinlikle etkisi olabilir çünkü Gökçeada yaz turizmine çok açık ve yazın nüfusu çok artan bir bölge. Buna karşın maalesef hiçbir etkili katı atık sistemi yok. Kanalizasyon atıklarının arıtıldığı etkili bir sistem yok, dolayısıyla bu kadar nüfusun toplandığı bir yerde kirliliğin ve bunun sonucu olarak da mikroplastik kirliliğinin artması söz konusu.” diye konuştu.
Yıldızkoy’u, etrafında yapılaşma bulunmayan, hem biyolojik hem de jeolojik bakımdan özel bir yer olarak nitelendiren Belivermiş, bu açıdan bölgeyi önemsediklerini, kirlilikle ilgili tehdidi göstererek hem yerel yönetimleri hem merkezi yönetimi bu konuda uyarmak istediklerini dile getirdi.
“Çalışmaları vatandaşların katılımıyla gerçekleştirdik”
Etki Çemberleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Gezgüç de Gökçeada gibi sosyal çeşitliliğin olduğu bir yerde sosyal katılımcılıkla biyolojik çeşitlilik için çalıştıklarını ifade etti.
Mikroplastik ölçümüyle ilgili çalışmaları vatandaşların katılımıyla gerçekleştirdiklerini belirten Gezgüç, şöyle devam etti:
“Etki Çemberleri Vakfı’nın bu araştırmadaki rolü aslında Gökçeada’nın bütünselliğini korumak, onu şu anda olduğu gibi gelecek nesillere bırakmak için bilimsel temelli bir çalışma başlatmaktı. Bir tarafında bilim bir tarafında sosyal, toplumsal katılım vardı. Ölçümleri, kadınların, çocukların, öğrencilerin kısacası halkın katılımıyla ve bilim temelli tarafında da İstanbul Üniversitesinin ortaklığında yapmak istedik. Gökçeada’da bir yandan lise, ilkokul ve ortaokul öğrencileriyle minik eğitimler, atölyeler, saha gezileri yaptık. Bu saha gezilerinde hocalarımız ölçümleri yaptı dolayısıyla birebir tüm süreci uçtan uca görme şansları oldu.”
Gezgüç, halkı bilime, bilimi de halka ulaştırmanın önemine işaret ederek, “Bizler aslında bireysel hayatlarımızda sürekli kararlar veriyoruz ve bu kararlar mikroplastiklerin denizde son bulmasına neden oluyor. Hangi noktada durdurabilirsek ve dönüştürebilirsek o nokta çok kritik.” dedi.